
ANKA KUŞU (Yılmaz Özdil)
1930 yılından birkaç bölüm:
Atatürk Orman Çiftliği’nde bitkisel yağlardan yakıt üretip, traktörlerde kullanmak üzere araştırmalar yapılmaya başlandı. Dünyada biyoyakıt kullanımının 1980’li yıllarda başladığını düşünürsek, Cumhuriyet vizyonu işte bu kadar ilerideydi.
Galata Köprüsü ücretsiz hale getirildi.
85 yıldır geçiş ücreti alınıyordu.
Köprünün iki başında biletçi kulübeleri vardı.
Biletçiler beyaz ve cepsiz önlükler giyerdi.
Parayı ceplerine atmasınlar diye önlemdi.
Yayalar 20 para, hamallar 40 para ödüyordu.
Boş arabalar 2 kuruş, yüklü arabalar 5 kuruştu.
Köprünün bedava olması, vatandaşların neredeyse haftalarca en önemli gündem maddesi oldu, herkes bunu konuşuyordu, devletin kendi kazancından vazgeçmesi görülmüş şey değildi.
Cumhuriyetçiler Cumhuriyet karşıtlarına gülümsüyordu. Bu Cumhuriyet galiba iyi bir şeydi!
1933 yılından birkaç bölüm:
“Firavunun Donu” manşet oldu!
Kapalıçarşı’da antika dükkanı işleten uyanık bir Musevi vatandaşımız, İstanbul’a gelen tüccar bir İngiliz’e “Firavun’un üç bin yıllık donu” diyerek, eski püskü bir iç çamaşırını 25 liraya satmıştı.
İngiliz’in elbette haberi yoktu ama, bu antikacımız Kapalıçarşı esnafı arasında pek meşhurdu, ikna kabiliyeti müthişti, dükkanına uğrayan yabancılara “Büyük İskender’in kalkanını, Napolyon’un çorabını, Kanuni Sultan Süleyman’ın kılıcını” filan satıyordu!
İngiliz tüccar memleketine dönünce, firavunun donunu eski eser uzmanlarına kontrol ettirmiş, pamuk ipliğinden yapıldığını, üç bin yıl önce Mısırlıların henüz pamuk ipliğinden haberdar olmadıklarını, dolayısıyla don’un sahte olduğunu öğrenmişti.
İstanbul’da avukat tuttu.
Kapalıçarşı’daki antikacıyı mahkemeye verdi.
Antikacı gayet pişkin savunma yaptı.
“Mısır üç bin yıl önce firavunlar devrinde medeniyetken, İngiltere çayır çimenden başka bir şey değildi, dolayısıyla Mısır’da üç bin yıl önce pamuk olmadığını iddia etmek gülünçtür” dedi!
Mahkeme bilirkişi tayın etti. Böylece, firavunun donu’nun aslında 60 – 70 yıllık sıradan bir iç çamaşırı olduğu ortaya çıktı!
Kapalıçarşı her zaman maceralı, her zaman çok eğlenceliydi.
Soma Linyit Kömürü Müdürlüğü reklam veriyordu.
“İyi kazmacı aranıyor.”
“Ocaklarda çalışacak iyi kazmacı ameleye ihtiyaç vardır, talip olanlara aileleriyle oturacaklar evler, maden idaresinden ücretsiz verilmektedir” deniyordu.
Evet, yanlış okumadınız…
Soma böyle kuruldu.
Madencilere ücretsiz ev veriliyordu.
Soma’nın o günkü nüfusu sadece iki bin kişiydi!