
Şu Benim Gazetecilik “Yaşadıklarım” (Emin Çölaşan)
Egemenlerin, para babalarının, siyasi iktidarların yağcısı ve yalakası asla olmadım. Hep muhalefette kaldım, eleştirdim. Nice yolsuzluklar belgeledim, bakanları ve milletvekillerini istifa ettirdim, hortumların üzerine gittim.
Egemenlerin sofralarına oturmadım, karnımı onlardan doyurmadım.
Yazdıklarım nedeniyle yüzlerce kez mahkemeye verildim. Sanık sandalyesine hep gururla, şerefle oturdum. Onların bir bölümünü biraz sonra anlatacağım.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, para babaları hakkında çok yazılar yazdım. Çok şeyi dile getirdim. Allah’a bin şükür alnım hep açık kaldı.
Devlet onların elindeydi. Bütün geçmişimi, soyumu sülalemi, çocukluğumu bile didik didik ettiler, hiçbir şey bulamadılar. Zaten geçmişten, ailemden ya da gazetecilik yaşamımdan kaynaklanan en ufacık bir açığım olsaydı, onlarla mücadele edemezdim.
Bırakın mücadele etmeyi bir yana, sokağa bile çıkamazdım. Şu geçmişi karanlık, dolandırıcılıktan hüküm giymiş, patronu adına iş takipçiliği yapıp aradan komisyon almış anlı şanlı köşe yazarlarını ve ekran yorumcularını, tetikçileri, satılık ve kiralık kalemleri, emir komuta zincirinde yazı yazanları gördükçe gülüyorum, onlara acıyorum.
Ama devir onların çoğunlukta olduğu devir.
Hiç kimseyle yüz göz olmadım. Özellikle siyasetçi ve para babası işadamı takımıyla samimiyet ve yakınlık asla kurmadım… Çünkü böyle biriyle samimi olursanız, o kişi hakkında yazı yazamazsınız.
Bu yazdıklarımın, medyanın şu yozlaşmış ortamında genç gazeteci arkadaşlarıma biraz olsun yol göstermesini dilerim.
Kitabın başlangıcında ki, “Uzunca bir giriş bölümü!” adlı yazısından alıntı yaptım yukarıda. 2005 yılında yazılan bu yazının üstünden 13 yıl geçmiş ne değişmiş ne değişmemiş…
