
Fabrikada Bir Saraylı (Güney Dal)
”Kim kızarsa kızsın, bir kez daha yazıyorum buraya. Benim vatanım insandır.”
Fabrikada Bir Saraylı, bir arayışın, kayıp benliğin romanı. Güney Dal, insanımızın ”İşçi Göçü” ile başlayan ”Avrupa Seferi”ni bu kez bir anti-kahraman’ın öyküsü ile dile getiriyor.
Kayıp kimlik Saraylı Ethem’in öyküsünün ardına düşen gazeteci Tansu Çağlar, onu tanıyanlarla buluşup konuşarak o parçalanan, yitip giden hayatın izlerini ortaya çıkarıyor. Dahası, Avrupa’nın ortasında kendini arayan, yer yer de kendini ”dünya insanı” olarak tanımlayan bir kimliğin öyküsü Fabrikada Bir Saraylı. Yitişin ve benlik arayışının romanı. Güney Dal, o parçalanan dünyayı anlatırken postmodern bir anatım örgüsünü yeğliyor. İçte ve dışta olanı romana taşırken insanımızın Tanzimat’tan beri süregelen kendi olma/olamama serüvenine de yeni bir bakışla kapı aralıyor. Kurmacanın gerçeğiyle hayatın gerçeğini buluşturarak çağın acısını da dile getiriyor.
Süren ve sürüklenen bir hayatın romanı; acı, dramatik, bir o kadar da sorgulayıcı. Okurken kendinizden ve ülkenizin gerçekliklerinden bir parça bulabileceğiniz bir insanlık öyküsüdür Saraylı Ethem’in öyküsü.
Yukarıdaki paragraf her zamanki gibi kitanbın arka kapağından… Aslında bana göre Fabrikada Bir Saraylı; Saraylı Ethem’in öyküsünü kılıf olarak almış, içinde ise asıl anlamda gazeteci Tansu Çağlar’ın hayatından bir kesit olarak aktarılmış bir roman… Çok değişik geldi bana ve çok da zevk aldım okurken. Sanki bir arkadaşım bana yazmak istediği öykünün taslağını vermiş de onu okuyormuşum gibiydi. Roman tanımlayıcı, yol gösterici bir önsöz (ki önsöz okumayı sevmem tesadüf bu ya aslında yazarımız da önsöz yazmayı sevmeyen biri imiş) ile başlayan daha sonra da merak konusu olabilecekleri sonsözde (ki yazarımız sonsöz yazmayı da sevmezmiş ama ben merak ederim sonsözü önsözün aksine) son nokta vuruşu ile bitiyor. Hikayeye tanımlayıcı birşeyler yazmam güç olsa da güzel bir deneyim oldu benim için. Kesinlikle okumaya değer…
