Toplum Sözleşmesi (Jean-Jacques Rousseau)


İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur.

Toplum Sözleşmesi (Jean-Jacques Rousseau)

En güçlü, gücünü hak, boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep egemen kalacak kadar güçlü değildir. Güçlünün hakkı işte buradan gelir. Görünüşte alay edilen hak, gerçekte bir ilke olmuştur.

Genel istem her zaman doğrudur ve kamusal yararlara yöneliktir. Ama bundan halkın kararlarının her zaman aynı doğrulukta olduğu sonucu çıkmaz. İnsan her zaman kendi iyiliğini ister ama, bunun ne olduğunu her zaman kestiremez. Halk hiçbir zaman bozulmaz ama, çoğu kez aldatılabilir. İşte, ancak o zaman kötülüğe eğilimli görünür.

…Cezaların sıklığı bir hükümette her zaman için bir güçsüzlük ve tembellik belirtisidir. Hiçbir kötü insan yoktur ki, bir şeye yarar hale getirilmesin. İbret için bile olsa, yaşaması tehlikeli olandan başkasını öldürmeye kimsenin hakkı yoktur.

Her politik bütünün güç bakımından aşamayacağı en yüksek bir nokta vardır ve çoğu kez büyüye büyüye bu noktadan uzaklaşır. Toplum bağı yayıldığı ölçüde gevşer.

…Halk ne kadar az vergi öderse ödesin, vergi eline dönmüyorsa, durmadan vergi ödediği için elinde avucunda bir şey kalmaz olur; devlet de hiçbir zaman varlıklı olamaz ve halk hep yoksul kalır.

Kamu görevi yurttaşların en başta gelen işi olmaktan çıktığı ve yurttaşlar kendileri çalışacak yerde, paralarıyla hizmet görme yolunu seçtikleri zaman, devlet yok olmaya yüz tutar. Savaşa mı katılmak gerekiyor? Yurttaşlar paralarıyla asker tutar, kendileri evlerinde otururlar; toplantıya mı katılmak gerekiyor, o zaman da milletvekillerini seçer, yine evlerinde otururlar. Tembellikleri ve paraları, onlara sağlasa sağlasa yurdu köleliğe sürükleyecek askerlerle, onu satacak temsilciler sağlar.
Yurttaşların kendi görecekleri işleri parayla görülür hizmetler durumuna sokan nedenler, ticaret ve zanaatın güçlüğü, aşırı kazanç hırsı, gevşeklik ve rahata düşkünlüktür.

Hükümet kurma işi hiçbir zaman bir sözleşme değil, bir yasa işidir. Yürütme gücünü ellerinde tutanlar da halkın efendileri değil, görevlileridir; halk istediği zaman onları işbaşına getirir, istediği zaman da işten uzaklaştırır. Onların işi sözleşme yapmak değil, boyun eğmektir; devletin kendilerine yüklediği görevi kabul etmekle de , yalnız yurttaşlık ödevlerini yapmış olurlar; koşullar üstünde tartışmaya hakları yoktur.

Toplumsal hoşgörüsüzlükle dinsel hoşgörüsüzlüğü birbirinden ayıranlar bence yanılıyorlar. Bunlar birbirinden ayrılmazlar.

Yukarıda kitaptan kısa kısa alıntılar aktardım. Kitabın arka kapağında ki açıklamaları aşağıda okuyabilirsiniz.

Jean-Jacques Rousseau (1712 – 1778): Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev’den Emile’e, İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı’ndan İtiraflar’a, insanlık tarihinde çığır açan Aydınlanma düşüncesinin en önemli romantik düşünür-yazarıdır. Toplum Sözleşmesi’yse (1762) yayımlandığı günden bugüne toplumların bir arada yaşayışlarına ilişkin en temel düşünce yapıtlarından biri olma özelliğini sürdürmektedir.

Vedat Günyol (1911 – 2004); Kültür tarihimizin Tercüme Bürosu ruhunu, sonraki dönemlerde yayıncısı olduğu Yeni Ufuklar dergisi ve Çan Yayınları’yla sürdüren en önemli kişilerinden biridir. Rabelais’den Rousseau’ya T. More’dan M. Gandhi’ye uzanan çevirilerinin yanısıra, kendi denemeleri de yirmiyi aşkın kitapta toplanmıştır.

  •   

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.