
Nana -1- (Emile Zola)
Saat dokuz olmasına karşın Varyete tiyatrosunun salonu hala boştu. Balkon ve sahne önündeki orkestrada nar çiçeği kadife koltuklara gömülü birkaç kişi, yarı açık loş ışık altında koskoca tiyatroda sanki kaybolmuşlarda. Büyük kırmızı perde karanlıkta koyu bir gölge gibi duruyor, sahneden en küçük bir ses gelmiyordu. Sahme ışıkları kapalı, müzisyan sıraları darma dağınıktı. Sadece yukarıda, üçüncü balkonda, çıplak kadın ve çocukların uçuştukları gazdan sararmış bir gökyüzünün etrafına dizili yaldızlı ve yuvarlak pencere boşluklarına yerleşmiş kasketli ya da boneli kafalardan sürekli bir bağırıp çağırma duyuluyor, arada bir, bir kahkaha patlıyordu. Bazen yer gösterici kadınladan biri, elinde biletler, iyi giyimli bir beyle, çevresini ağır bakışlarla süzen inceden bir hanımı önüne katıp aceleyle yerlerine oturturken görülüyordu.
Orkestrada iki genç göründü; ayakta etraflarına bakınıyorlardı. Daha yaşlı görünen küçük siyah bıyıklısı diğerine,
– Sana söylemedim mi Hector? diye çıkıştı. Çok erken geldik. Sigaramı birtirmemi bile bırakmadın.
Yanlarından geçmekte olan yer göstericisi kadınlardan biri senli-benli bir tavırla araya girdi:
– A! Bay Faucheriy! dedi. Oyun yarım saatten önce başlamaz ki.
Yukarıda ilk cildin ilk sayfasını aktardım. Meşhur Emile Zola kitaplarından biri.
