
Kırmızı Zaman (Mine Söğüt)
Bu romandaki İstanbul, efsaneler, insanlar, balıklar, kayıklar, iskeleler, saraylar, dehlizler, kesik başlar,
mezarlar, hastaneler, morglar, denizkızları, cinayetler, katiller, cellatlar, deliler, yani her şey uydurmadır.
Efsanelerin yalanı abartılmış, insanların hayatına olmadık benekler atılmış, şehir baştan yaratılmıştır. Yok eğer,
“Bunların hepsi gerçek, Haliç’te kırmızı bir kayık durur ve içinde Zaman Dayı yaşar, eski mezarlarda kesik cellat
kafaları yatar, küçük kızlar mezar taşlarına dünyanın en güzel şiirlerini yazar, genç bir adam paramparça bir baba arar, her şeyi gören bir kambur hep susar ve İstanbul’un altında sır dolu dehlizler var,” diyen biri çıkar da beni yalanlarsa, ne mutlu bana.
Zaman Dayı, Haliç’in en yaşlı balıkçısıydı. Adı gerçekten Zaman mıydı, yoksa bu adı ona, zamanı yüzündeki derin çizgilere yakıştıran bilge balıkçılar mı takmışlardı, bilinmez. Ama Haliç çevresinde herkes ona Zaman Dayı derdi. Hiç konuşmaz, tek laf etmezdi…

Çok hoş bir anlatım. Zaman zaten hiç konuşmuyor, biz fark ettiğimizde de çoktan geçmiş oluyor. Bizden habersiz…. Zaman ne kadar önemli?