
Yaprak Dökümü (Reşat Nuri Güntekin)
Altın Yaprak Anonim Şirketi’nden niye mi istifa ettim? Bunda anlaşılmayacak hiç bir şey yok. Aldığım altmış iki lira aylıkla geçinemiyordum. Başımda iki küçük kardeşle hastalıklı bir ana var… Arasıra anam soğuktan, kardeşlerim yemekten şikayet ederlerdi. Ben, omuz silker: “Ne yapayım, bu terazi bu kadar çekiyor. Elime geçeni ben barda, baloda yiyip sizi bu halde bıraksam bana bir şey demeğe hakkınız olur. Fakat hesap meydanda” derdim. Bu açık hakikati anlarlarsa ne ala. Anlamazlarsa: (Hanımlar, efendiler, bu otelin sofrasını beğenmiyorsanız akçeyi eksik verirsiniz. Daha iyisini bilen varsa haber verin, hep birden oraya göç edelim) der, viran kapıyı vurduğum gibi, giderim. Anam, ihtiyar kadın… Kardeşler: Allahın iki biçaresi… Ben böyle çıkışınca ister istemez yelkenleri suya indiriyorlardı. Fakat canavarın büyüğüne, yani kendime nasıl laf anlatırsın? Yaş otuzu buldu… Sıhhatim, kuvvetim yerinde… arsız bir tabiatım var… ne görsem içim çeker… yiyecek görürüm isterim, elbise görürüm, isterim… Fazla olarak bunları başkaları kadar kendimde de hak bulurum… İş böyle olunca içimde kopacak kıyameti varın siz düşünün.
Evet, kitap böyle başlıyor hatırladınız mı? Yoksa siz bizlere yüzlerce bölüm televizyondan sunulanı mı hatırlıyorsunuz. Kitap aslında sadece 135 sayfa. Ama bizler kaç bölüm seyrettik hatırlamıyorum. Yine yeniden okumalı diyorum.
