
Yakacak odun olarak kullanmak için hiçbir ağaç kesilmemiş.
Kış Bahçesi (Kristin Hannah)
Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardaşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır.
Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır: Masal son bir kez anlatılacaktır; sonuna kadar.
Böylece Anya’nın 50 yıldan fazla bir süre önce yaşadığı, savaş mağduru şehri Leningrad’daki hayatına açılan, ailelerini kökünden değiştirecek, beklenmedik bir yolculuk başlar.
Kitabın arka kapağındaki anlatım böyle. Aslında masallaştırılmış bir gerçek anlatılıyor.
“Parkta her şey pırıl pırıl ve bembeyaz. Kum torbalarıyla kaplanmış Bronz Atlı heykelinin sadece bazı kısımları görünüyor. Ağaçlar bembeyaz donmuş ve üzerlerinde buz saçakları dizili. Burada bir ağacın bile kesilmemiş olması Vera’yı hayrete düşürüyor. Şehirde hiç tahta çit, bank ya da parmaklık yok, ama yakacak odun olarak kullanmak için hiçbir ağaç kesilmemiş.”
“Sasha’nın kollarının bana o kadar sıkı sarılmasını istiyorum ki düşünmüyorum.
Aptal.
Bombanın düştüğünü çok geç duyuyorum. O vınlayan sesin kalbim olduğunu mu düşündüm; yoksa soluk alışım mı?
Her şey bir anda patlıyor: tren, yanımdaki ağaç, yolun kenarında duran bir kamyon.
Bir saniye için Sasha ve Anya’yı görüyorum ve sonra havadalar; arkalarında yangınla yanlara savruluyorlar.”
Yukarıda yazılanlar masaldan kısa alıntılar. Çok etkileyici; dünya üzerinde insanlığın ne kadar çok acı çektiğini bir kez daha anlıyor ve aslında çok güçlü olunabileceğini fark ediyorsunuz bu kitabı okurken.
