Doğu’nun Limanları (Amin Maalouf)


Doğu’nun Limanları (Amin Maalouf)

Benim değil bu hikaye, bir başkasının hayatını anlatıyor. Sadece belirsizlik ya da tutarsızlık sezdiğimde el sürdüğüm kendi kelimeleriyle. Her gerek kadar değeri olan kendi gerçekleriyle.

Bana anlattıklarına yalan karışmış mıdır? Bilemiyorum. En azından onun, sevdiği kadının hakkında, karşılaşmaları, şaşkınlıkları, inançları, hayal kırıklıkları hakkında söylediklerinde yanlış yoktur; buna dair kanıt var elimde. Ama hayatının her bir basamağındaki davranışlarının sebepleri, başkalarına pek benzemeyen ailesi, zihnindeki tuhaf gelgitler – delilikle bilgelik, bilgelikle delilik arasındaki ardı arkası kesilmeyen alçalıp kabarmaları kastediyorum – üzerine açmadığı şeyler olabilir. Gene de iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Tıpkı yargıları gibi belleği de pek tekin değildi, orası kesin. Ama hep iyi niyetliydi.

1976 Haziranı’nda Paris’te, metroda tesadüfen çıktı karşıma. “İşte o!” diye mırıldandığımı hatırlıyorum. Görür görmez tanımıştım.

O ana dek ne karşılaşmıştım onunla ne de adını duymuştum. Sadece yıllar önce bir kitapta resmini görmüştüm. Ünlü biri değildi. Yo, aslında tarih kitabımda resmi olduğuna göre bir bakıma öyle sayılırdı. Ama büyük bir adamın, altında adı yazılı bir portresi değildi bahsettiğim. Fotoğrafta bir rıhtımda toplanmış bir kalabalık vardı; arka planda ise, gökyüzüne kalan bir kare dışında bütün ufku dolduran bir posta vapuru; altında, İkinci Dünya Savaşı sırasında Kadim Topraklar’dan birkaç kişinin Avrupa’da Direniş saflarında savaşmaya gittiği, dönüşte de kahraman gibi karşılandığı yazıyordu.

Gerçekten de , rıhtımdaki kalabalığın ortasında hülyalı bir delikanlı yüzü vardı. Açık renk saçlar, biraz çocuksu, düzgün çizgiler, çiçekli kolyesini boynuna o an takmışlar gibi yana eğilmiş bir baş.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.