
Gazi Paşa (Attila İlhan)
“…Ankara’dan uçan kuşlar!..”
“…canımı kurtarayım derken vatanı kaybedersin!..”
Kurtuluş Savaşı’nın en hareketli günlerini Mustafa Kemal’in yaşamı içinde anlatan Gazi Paşa, tarihsel olarak Kuvva-yı Milliye’nin İzmir’e girişi ve Trakya’nın geri alınması ile sonlanıyor.
Bu çarpıcı dönemin içinde Latife Hanım, Fikriye Hanım, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Halide Edip, Falih Rıfkı, Yakup Kadri, Mustafa Suphi, Nazım Hikmet, Çerkez Ethem… tümü de çok yakından tanıdığımız isimler Attila İlhan’ın bize o günleri yaşatan kurgusu ile romanında yerlerini alıyorlar.
Gazi Paşa, Bir solukta okunup bitirilecek, yakın tarihimizin en önemli günlerini bizlere anımsatacak bir roman.
Arka kapaktaki tanıtım yazısı yukarıdaki gibi anlatıyor kitabı, gerçekten yakın tarih romanı bir solukta okunuyor.
Kitabın içinden:
1921
“…ankara’nın taşına bak / gözlerimin yaşına bak / türk yunan’a esir olmuş / şu allah’ın işine bak…”
“…ankara’dan uçan kuşlar / afyon yaylasında kışlar / biz izmir’i alacağız / kolu sırmalı çavuşlar!..” (sayfa 13)
../..
Gazi’nin arzusu üzerine, tramvayı hızlandırmak isteyen vatman, atını iki kere kamçıladı.
“..kamçısız olmaz mı?..”
Vatman. Paşa’nın, sorduğuna çok şaşırmıştı:
“…olur mu Paşam, attır bu!..” dedi, “…bu dilden anlar…”
Mustafa Kemal Paşa, muzip gülümsüyordu:
“..ya olursa?..”
“…siz daha iyisini bilirsin, paşam… lakin, biz ne duyduk, ne gördük…”
Gazi, bir adım daha atıp, ellerini uzatıyor:
“…ver hele şu dizginleri!..”
Latife Hanım ile Salih Bey, merakla, biraz da endişeyle, bakıştılar, çünkü şaşırmışlardı. Vatman, elinde kamçısı, hürmetle çekilip; gerekirse müdahale edebileceği, bir yakınlıkta durmuştu. Gazi, dizginleri eline almış, tramvayı sürüyor. Basbayağı keyifli, vatmana sordu:
“…nasıl, oluyor muymuş?..”
Vatman, mahçup ve mütevazı: “…el elden üstündür, paşam!..”
Mustafa Kemal Paşa, söze, ciddi mi şaka mı olduğu anlaşılamayan bir ciddiyetle devam ediyor:
“…maksad, kamçısız sevk-ü-idare… mühim olan budur…”
Gülerek ilave etti: “…Kolay değildir, ha!..”
Kısa bir suskunluğu, derin bir ciddiyet tamamlayacaktır:
“…binlerce neferi, Azrail’e karşı harbe sevkettim, tek kamçı darbesi yoktur… sen sen ol, zaruret hasıl olmadıkça, kamçını kullanma!..” (Sayfa 411 – 412)
