Pala Hayriye (Figen Şakacı)


Ne zaman ki her şeyden korkmaya başladım, büyüdüğümü anladım.

Pala Hayriye (Figen Şakacı)

Meğer bu Beyoğlu dedikleri alt açıdan pek de şahaneymiş. Tramvay yoluna boylu boyunca yatınca, binalar eğrilmeye, uzun uzun bacaklar ağzıma doğru gelmeye, kediler koklayıp gitmeye başladı. Birileri kolumdan çekiştirerek kaldırmak istiyor, bense avazım çıktığı kadar haykırıyordum: “Şişşt, oğlanlar, puştlar, yakışıklılar, tipsizler, Abidinler, evsizler, donsuzlar, heeey! Bana bakın bana! Beğnemediniz mi ha! Gizemliyim lan ben! Gizeeemli…. Haha ha”

Bir tepsiye koyup, sigara altlığı niyetine yediklerim hep aynı: peynir ekmek, yoğurt, zeytin. Bence yoğurtla zeytin birbirine çok yakışan bir çift, Allah ayırmasın… Ha, bir de Tekel Kanyak. Çaya şeker doldurma yaşımı geçtim ne de olsa… Komşular kendi kendime konuştuğumu duyuyorlar mıdır acaba? Geçen gün celallenip, tepsiye bağırdım: “Lan senle daha kaç yıl böyle getir götür işinde beraber olacağız ha, ne zaman senden kurtulacağım da kalabalık, neşeli bir masa başı sohbetine kavuşacağım” dedim, attım dolabın üstüne… Bardakları yıkarken kafama küt diye düşüp verdi cevabını… Bi de dikine nişan almış adi, canımın acısından üstüne gitmedim.

Yukarıda kitaptan iki küçük alıntı yaptım. Aşağıda arka kapağı okuyabilirsiniz.

Kulağıma durmadan yürü diye fısıldayan, gittikçe uğultuya dönüşen, menşei belirsiz bir ses çalınıyordu. Gökyüzü pusunu üzerime kusuyor, beni yutmaya yelteniyordu. Boyun eğmek, geri dönmek yoktu. Yolu bir çaprazına, bir dikine dilimledim. Sonunda bitap düşüp bir merdivenin başında durdum. Çöksem olduğum yerde uyuyacak, soğuğun ikide bir dürten dikenli ellerinde yığılıp kalacaktım. Artık bir evim yoktu ama bir okulum vardı. Ailemi yeni arkadaşlarımdan kuracak, atanmışlarla değil, seçilmişlerle mutlu mesut yaşayacaktım.

Böreğe pudra şekeri ister misin? Ertürk Yöndem, Lenin’i döver mi? Kim otlu peynir kokuyor? “Bekaret esaret”, yarım yarım hatıralar, öğrenciler, gazeteciler… Kim dans eder ki komparsitayla? Şehrin yokuşları, çıkmaz sokakları… Yalnız mısın sen oralarda?

Genç bir kadın evden kaçıyor, kalın fitilli kadifesi kirden üzerine yapışmış, kaşı – bıyığı gür Pala Hayriye bu… Figen Şakacı, doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye’nin kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor.

Pala Hayriye, neşeli, meydan okuyan, direnen bir kadının hikayesi… Figen Şakacı, Bitirgen’le başladığı büyüme hikayesine Pala Hayriye’yle devam ediyor.

Bu zor zamanlarda en güzel şey bence okumak. ? Üçlemenin ikinci kitabı da çok güzel.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.