Bitirgen (Figen Şakacı)


Duvarlarla daha iyi anlaşıyorum; evde de okulda da!

Bitirgen (Figen Şakacı)

… Lütfiye çokbilmişi de akıl veriyor; bunu çok bekletme, 18’ine girer girmez ever gitsin diyor… Bunu duyunca fırladım dışarı, Lütfiye’nin fincanının üstüne bastım. Oh canıma değsin! Apartman çınladı, Lütfiye’nin kınadan havuca dönmüş kafası sağa sola düşüp durdu. Ne o, takımı bozmuşum; salak karı sen de benim moralimi bozdun. Annem, dabıza gibi nereye bastığını bilmez ki, tüüü diye tükürdü arkamdan. Lütfiye yalandan, ne olacak canım çocuk görmedi demez mi? Ee ne anırdın o zaman? Annemle Lütfiye üzerlerine sıçrayan telveyle uğraşırken Bedia teyze de dabıza ne demek diye anneme soruyor, annem eveleyip gevelediği için ne dediğini duymadım bile zaten hemen kaçtım yanlarından ama sesleri geliyor, cazgırlar nolacak… Bok evlendirirler beni, ben evlenmeyeceğim ki hiç…

Ablamla o sıska yarın yemeğe çıkacaklarmış, ben de yanlarında bekçilik yapacakmışım. Gitmem diye tutturdum ama ben gitmezsem ablamı da göndermeyeceklermiş, mecburum anlayacağın. Ablama, sen şimdi bu adamla evlenecek misin gerçekten diye sordum. Yarın belli olacak dedi. Onu nereye götürdüğü, ne yedirip içirdiğinden anlaşılırmış nasıl bir erkek olduğu. Çok saçma kızım, ya kebapçıya götürürse dedim. İyi ya işte demez mi? Bitirgenim valla billa tüm bu olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyorum da anlatamıyorum da. Kafam çok karışık, çoook!

Yukarıda kitaptan iki küçük alıntı yaptım. Aşağıda arka kapağı okuyabilirsiniz.

Keşke kalksaymışım. O zaman babam çarşaftaki kanı görüp, “Batırmış yatağı, al şu kızı buradan,” diyemezdi. Donumdaki kana baka baka öyle ağladım ki, annem sabah sabah “Anırma,” diyerek bir tokat attı. Bir daha onun kıllı suratına bakarsam ne olayım. Ablam da yanıma gelip, “Ağlama salak ben de hastalandım, artık her ay hastalanacaksın,” dedi. “Ben hasta değilim yalan söylüyorsun,” deyince; “Tabii sen kraliçesin, kraliçeler hastalanmaz, kıçımın kraliçesi,” dedi. Pis pis güldü gitti.

Bitirgen bir büyüme hikayesi. Küçük bir kız çocuğu, ergenlik arifesinde neler yaşadığını anlatıyor. Nasıl aklettiğini, nasıl dayak yediğini, nasıl direndiğini, küfrettiğini, kabullenmediğini, anlamaya çalıştığını mırıldanıyor. Şütütyen dümütyen daladami bülütyen diyor Hokucuk’a. Bülent abiyi, Müjde ablayı, Fırat beyi, anarşistleri, öpüşürken gözlerini kapatanları, akşam evde yemeği hazır isteyenleri kim hikayeleştirebilir ki zaten…

Bu zor zamanlarda en güzel şey bence okumak. Çok merak ediyordum harika bir kitap, şimdi sıra diğerinde.?

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.