
Ben Bir Kediyim (Natsume Söseki)
“Bu küçük, serseri kedi başıma bela oldu. Her defasında dışarı atmama rağmen sürekli mutfağa girip duruyor,” dedi. Ev sahibi, burun deliklerinin altındaki siyah kılları burarak beni şöyle bir inceledi. “Madem öyle, bırak kalsın,” dedi ve dönüp içeri gitti. Az konuşan birine benziyordu. Hizmetçi kızgın bir şekilde mutfağın zeminine bıraktı beni. Ve böylece bu evdeki günlerim başlamış oldu.
“Sahibinin seni ne kadar çok sevdiğini görebiliyorum.” Payıma düşeni onun payıyla kıyaslayıp, el bebek gül bebek bakılarak yaşamaya imrendiğimi üstü kapalı bir şekilde ifade etmiştim. Tortoiseshell basit bir yaratıktı. “Evet,” dedi, “bu doğru; bana kendi çocuğuymuşum gibi bakıyor.” Masumane bir şekilde güldü. Kedilerin hiç gülmediği doğru değil. İnsanlar yalnızca kendilerinin gülebildiğini düşünürken yanılıyorlar. Gülerken burun deliklerim üçgen biçimini alıyor ve ademelmam titriyor. Pek tabii, insanlar bunu anlamıyorlar.
Baharın ilk zamanlarında öyle geceler olur ki, mart ayının gelmesiyle azan civardaki sevgili kedi dostlarım o gecelerde öyle sesler çıkarırlar ki, uyuyabilene aşk olsun. Sırası gelmişken, kişisel olarak böyle duygusal bir dengesizlik yaşadığım şimdiye kadar hiç olmamıştır.
Biz kediler, evrim kanunları gereği büyük dalgaların öfkesine karşı koyabilmek için gerekli olan karakteristikleri geliştirene; ölü bir kedinin aslında ölmemiş, tıpkı bir balık gibi göğe yükselmiş olduğu söylenene, işte o kutlu gün gelene kadar suyun yanından bile geçmeyeceğim.
Erkeğiyle kadınıyla kuş beyinli varlıklar olan insanlar, kendilerine mırlayarak yaklaştığımda bunu onları sevdiğim yönünde bir işaret olarak yorumlar ve sonuç olarak da canım ne isterse yapmama izin verir, arada sırada başımı bile okşarlar (zavallı aptal yaratıklar). Yalnız, son zamanlarda kürkümü kendine mesken tutan bir tür parazit böcek (bilirsiniz işte, pireler) yüzünden en uysal yanaşmalarım bile insanlarda kaba bir tepki uyandırıyor. Ensemden tuttukları gibi odadan dışarı atıyorlar beni. Öyle görünüyor ki bu ani hoşnutsuzluk, insanların üzerimdeki bu zar zor görülebilen ve tümüyle ehemmiyetsiz böceklere karşı duydukları tiksintiden kaynaklanıyor. Ne büyük bir kalpsizlik! Ne katı yürekli bir davranış! Nasıl olur da kürkümdeki beş para etmez bin, iki bin pire böyle nezaketsiz bir davranışa gerekçe gösterilebilir? Elbette cevabı şu; (tüm insan hayvanlarının yaşamlarını düzene soktukları) Sevgi Yasalarının birinci maddesi buyurur ki, “Kişisel çıkarlarınıza hizmet ettiği sürece birbirinizi sevin.”
Bu kitap için daha fazla materyal arayışı içerisinde olduğumdan, bilhassa da insan hayvanına yönelik yaptığım araştırmalar konusunda işime yarayabileceğini düşündüğümden, arkasından verandaya çıktım. İnsanlara ilişkin kayda değer bir incelemede bulunmak isteniyorsa, önemli anları kaçırmamak mühimdir. Çoğu insan, normal şartlar altında bıktıracak kadar sıradandır; görünüş olarak iç karartıcı bir şekilde banaldir ve konuşmaları ölümcül derecede sıkıcıdır.
Kitaptan biraz alıntı yaptım yukarıda. Aşağıda kitabın arka kapağını okuyabilirsiniz.
“Ben bir kediyim. Bazılarınız, ‘Nasıl olur da sıradan bir kedi, sahibinin düşüncelerini böyle derinlemesine analiz edebilir?’ diyorsunuzdur. Bu tür şeyler bir kedi için çocuk oyuncağıdır. İşitme hassasiyetimin ve karmaşık şeyleri düşünebilme yeteneğimin yanı sıra insanların düşüncelerini de okuyabilirim. Bu meziyetleri nasıl edindiğimi sormayın. Yöntemlerim sizi alakadar etmez”.
Japon edebiyatının en özgün ve en unutulmaz eserlerinden biri olan Ben bir Kediyim; sevilmeyen ve tüm zamanını insan doğasını gözlemlemek için etrafta gezinerek geçiren bir kedinin yaşamına girmemizi sağlıyor. Onun gözünden iş adamlarının, öğretmenlerin, bilim insanlarının, hükümdarların, Zen rahiplerinin veya sıradan insanların kişilik ve yaşamlarından kesitlere şahit oluyoruz. Bir yandan dönemin gündelik yaşantısı ve toplumsal koşullarıyla ilgili bilgi sahibi olurken, diğer yandan da yazar Natsume Söseki’nin Çin felsefesiyle yoğrulmuş kaleminden bilgece bir dünyaya adım atıyoruz. Çeşit çeşit karakter çözümlemeleri içeren Ben Bir Kediyim’de, Söseki’nin kinayeli ve eleştirel anlatımı sayesinde herkes kendinden ve çevresindeki insanlardan birer parça bulacak.
İlginç bir kitaptı doğrusu. Felsefe, eleştiri, siyasi ve coğrafi yapı kelime oyunları… Üstelik bütün bunlar bir kedi tarafından anlatılıyor. Zaman zaman gülerek, zaman zaman biz insanlar tuhafmışız gerçekten diyerek okudum. Farklı bir şey arayanlara tavsiye ederim. Japon edebiyatı deneyimlemiş olursunuz.
Kitap, merdiven altlarında kimi zaman silik çoğunlukla da uzak; villalardaysa parlayan o gün ışığından bahsediyor sanırsam. 🙂 Uzun zamandır merak ettiğim bir kitap bu, bir gün bana da nasip olursa okuyacağım inşallah. 🙂