Karantinamın Kara Kutusu (Hasan Buğra Çoban)
“İçine sığamayacak darı püsküllü kadınlar sadece çocuk kalmak istediler.”
Canı her sıkıldığında, konuşacak kimseyi bulamadığında gittiği yerdeydi yine. Zap Suyu’nu izliyordu. Çevresine hayat veren ama hiç görmediği büyük abisinin hayatını alan Zap Suyu’nu… Annesinin dediğine göre çok sevdiklerini alıp bırakmazmış Zap Suyu. Sonra Sümbül Dağı’na çevirdi kafasını. Bakarken de ilkokul öğretmeninin söyledikleri aklına geldi hiç görmediği coğrafyalar hakkında. Ege’de dağlar kıyıya dik, Karadeniz’de paralel uzanırlardı. Ama onun coğrafyasında dağların uzanabileceği bir kıyı yoktu. Yorgundu dağlar yıllardır uzanamayıp dimdik durmaktan. Çevresindeki tüm suskun kadınlar gibi… Kalem bıraktırılıp eline tencere, tava, süpürge tutturulan tüm kadınlar gibi…
“Hayal etmeyi bırakıp birbirlerine baktılar.”
Doğdukları gün Aynı gün Okan Çorum’da, Şükrü ise Sivas’ta yemişti ilk tokatlarını. Doğduklarında kıçlarına atılan bu tokatların, hayatlarının geri kalanında yiyeceklerinin yanında okşama sayılacaklarını henüz bilmiyorlardı. Doğumlarından hemen sonra da sanılana göre babalarının mesleği ama aslında takdiriilahî gereği aynı mahallede buluştular. Yuvarlak olmadığına inanmaları için yeterli bir sebepti dünyanın en kenar köşesinde olan taşındıkları bu mahalle. Zamanı dünya geneline göre en az on beş yirmi yıl geriden takip eden mahallelerinde yazları sıcak, kurak ve kasten yaralama suçlu; kışları da bol karbonmonoksitli geçerdi.
Yukarıda kitaptan iki kısa alıntı yaptım. Aşağıda ise kitabın arka kapağını okuyabilirsiniz.
Bahanesidir bir fotoğraf, şarkı şiir veya koku; eski dediğimiz ancak içimizde eskitmediklerimize yolculuk yapmak istemişsek. Yeni eklenen anılarımızı da ancak onların üzerlerine örtü yapmışızdır tozlanmasınlar diye. Kimseye de kolay kolay bahsetmeyiz onlardan. Bir tek içimizdeki, en çok konuştuğumuz arkadaşımıza ki onu da zaten kimseyle tanıştırmayız bütün sırlarımızı biliyor diye. Ben içimdeki arkadaşımla konuştum, kalemim tutanak tuttu.
Herkesin bir hikayesi mutlaka var henüz sesli dile getirmediği veya yazıya dökmediği. Bu kitap şu an elinizdeyse ve buraya kadar okuduysanız artık sizinle de az çok tanışıyoruz demektir. Hadi sayfaları açın da konuşalım biraz. Eminim ki birbirimize anlatacaklarımız var.
Karantinamın Kara Kutusu Yazarın ikinci kitabı ben çok beğendim. Umarım kitaplarının devamı gelir. Zorlu gerçeklerin mizahi bir dille anlatımı artık çok az karşımıza çıkıyor.
Teşekkür ederim yorumlarınız geri bildirimleriniz için. Memnun oldum 🙂
Bizde başka kitaplar bekliyoruz sizden.