Nijinsky’nin Günlüğü (Vaslav F. Nijinsky)
Vaslav F. Nijinsky: 1890’da Kiev’de Polonyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Daha on yaşında, Saint-Petersburg İmparatorluk Tiyatrosu dans okuluna girer ve orada öyle başarı gösterir ki, iki yıl sonra İmparatorluk Tiyatrosu’nda dans etmeye başlar.
Nijinsky’nin Günlüğü kaleme alınmasından çok sonra, rastlantı sonucu, bir bavulda, Nijinsky’nin kızı Kyra’nın eşyaları arasında bulundu. Özgün metin Rusça yazılmıştı, birkaç sayfası da Lehçe. Ne var ki özgün metin yinelemeler ve eksiklerle doluydu. Günlüğün ilk İngilizce çevirisi de sözcük dağarının darlığı ve görece bir bağlantısızlıkla dikkat çekiyordu. Zaten karanlıkta kalan noktaların anlaşılması okur adına daha da güçleşiyordu. Burada, o İngilizce çeviriyi derleyip toplayan, Gallimard yayınlarından çıkmış Fransızca baskı temel alındı. Çünkü Nijinsky hiç de “büyük bir yazar olarak görülmek” istememesine ve “güzel tümceler” kurma derdinde olmamasına karşın, fazla söze gerek kalmadan, sadece anlaşılmayı arzuluyordu. Fransızca baskıda onun tümceleri dilbilgisine uygun hale getirilip metin rahatlatılmıştı. Aksi takdirde, metin içinden çıkılmaz bir hal alacaktı.
Günlükten küçük alıntılar:
Aklın ölümünü istemiyorum, sadece anlayış bekliyorum. Bu defterin sayfalarına ağlayıp zırlamak neye yarar? En iyisi, insanın için için ağlamasıdır – ve acılı biçimde, sevgisini kimseden esirgememesidir. Genelde, el yazımın tuhaf olduğu düşünülüyor, hızlı hızlı yazıldığı çok açık.
Tanıdığım birçok insan yürekten Rus olmadıklarından, yabancı dilleri kullanmayı alışkanlık haline getirdiler. Rusya’yı severim. Fransa’yı, İngiltere’yi, Amerika’yı, İsviçre’yi, İspanya’yı, İtalya’yı, Japonya’yı severim. Avustralya’yı, Çin’i, Afrika’yı, Transvaal’i severim. Tüm dünyayı severek, Tanrı’ya benzeyeceğim. Ne Rus’um ne Polonyalı, ne yabancıyım ne kozmopolit: Ben bir insanım.
Karım yanıma gelip Kyra’ya bir daha geri dönmeyeceğimi söylememi istedi. Çok heyecanlıydı, boğazı düğümleniyordu, beni asla bırakmayacağını söyledi. Gözyaşları içinde Tanrı’nın ayrılmamızı istemediğini haykırıyorum.
Karım benden korkmuyorsa Zürih’te kalmam; aksi takdirde tımarhaneyi yeğlerim. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Karımın içi parçalanmış, benim de yüreğim acıyor, benden korkmuyorsa eve geri döneceğimi yineliyorum kendisine. Ağlamayı kesiyor, bana ne lursa olsun, ne kendisinin ne de Kyra’nın beni bırakacağını söylüyor. “O zaman çok iyi” diye yanıt veriyorum. Sonra, yanımdan ayrıldı: Birbirimizi anlamıştık.
Arka Kapak:
Geçtiğimiz yüzyılın dâhilerinden Vaslav Nijinsky, olağanüstü dans yeteneğiyle izleyicileri büyüler ve çok genç yaşında üne kavuşur. Ne var ki alışılmadık düşünce ve duygu evreniyle “dış” dünyanın uyuşmaması sonucu ömrünün yarısını akıl hastanelerinde geçirir. Bu zorlu yolculukları öncesinde kale aldığı ve çok sonraları kızının eşyaları arasında bulunan günlüğü, bir dâhinin dünyanın “normal” insanları ve çarkları arasında nasıl yitip gittiğini çarpıcı biçimde ortaya koyar.
Nijinsky’nin Günlüğü, saf bilincin sınır tanımayan akışıyla, yeryüzü medeniyetine ilişkin derin bir sorgulama fırsatı sunuyor. Üzerinde yaşadığımız gezegene ettiklerimiz bir kez daha düşünmek için…
“Keşke insanlar yaşamımızın kısa olduğunu ve kötü olan her şeyden vazgeçilmesi gerektiğini sonunda anlayabilseler. Yeryüzü boğuluyor. İnsanlar depremlerden korkuyorlar ve Tanrı’ya dua edip bu gibi felaketlerden kendilerini kurtarması için yalvarıyorlar. Oysa ben onları arzuluyorum, çünkü ancak o zaman yeryüzünün soluk alabileceğini biliyorum.”