Bir Masalda İki Kral Olmaz (Sacit Aslan)


Aslanlar kendi tarihlerini yazana dek, av hikayeleri hep avcıları övecektir.

Bir Masalda İki Kral Olmaz (Sacit Aslan)

Önsöz’den:

Bu kitabı kaleme alırken, nasıl bir Önsöz yazacağımı çok düşündüm. Önsöz’e nasıl başlamalıyım? Sonra kitaba tekrar baktım; benim kitapta yazdığım “krallar”ın, kitabın adında olduğu gibi ancak masallarda kral olabileceği, gündelik hayatta, ülkesi için, Atatürk devrimleri için mücadele edenlerin gerçek kral olduğunu daha net gördüm.

Kitabın içinden:

Maksim Gazinosu’nun mutfağı büyüktü. Mutfakta 17 aşçı çalışıyordu. Bir tane de kasabımız vardı. Et karkas olarak geliyor, gazinonun kasabında işleniyordu. Canları döner çekiyordu, bonfileden döner taktırıyorlar, o gece o döneri yiyorlardı.

Bir seferinde gece 1 buçuk gibi giderlerken, M.Ö., “Fahri Beyciğim yarın için bir yaprak dolması sardırır mısın,” diyor. Babam da “Hay hay tabii,” diyor. Maksim’de 17 aşçı var ne olacak…

Fahrettin Aslan, bir şekilde Ecevit’e ulaşıp, belediyeyi şikayet etmişti.

Ecevit de yaşananları yerinde görmek istemişti. Geldi, baktı, Fahrettin Aslan, “İstanbul’u güzelleştirmek için bu tadilatları yaptık,” dedi.

Bülent Ecevit, dinledikten sonra, döndü Fahrettin Aslan’a hiç unutmadığım bir cevap verdi:

“Sayın Aslan, siz bir gün İstanbul’a muhteşem bir adalet sarayı yapıp bakanlığa armağan etmiş olsanız ve ertesi gün de bir cinayet işlemiş olsanız sizi bu adalet sarayında yargılamasınlar mı?”

Bu sözlerden sonra, bazı tadilatlar yasalara uygun hale getirildi. Belediyenin istediği oldu.

Arka Kapak:

Kitapta, Maksim’le birlikte Türkiye’nin yakın dönem Türkiye tarihini anlatmaya çalıştım. Bugün “eskiden Türkiye böyle değildi” gibi sözleri çok duyuyorum. Peki, bu beğenmediğimiz Türkiye son 15-20 yılda mı ortaya çıktı? Kültürel yozlaşma nasıl başladı? Bunun toplumsal temelleri neler? Bu sorulara sağlıklı cevaplar vermeden bugünkü Türkiye’yi anlayamayız. Ben bu kitabın merkezine bilerek kendimi değil, Maksim’i koydum. Çünkü Maksim, Türkiye’nin hem ekonomik hem de kültürel çöküşünü anlatabileceğimiz en güzel simge! Maksim’de bu ülkeyi bu hale getirenler de var, plansız ekonomiye bağlı olarak değişen kültürel yapı da var, ezileni de var, ezeni de…

Bir anı kitabı yazmak istemedim, Türkiye’nin son 70 yılında değişen kültür-sanat hayatını nesnel bir biçimde genç kuşaklara aktarmaya çalıştım. Bu kitaptan genç kuşaklar özellikle de araştırmacılar faydalanabilir ve daha özgün eserler çıkarırlarsa ben amacıma ulaşmış olacağım…

Gerçekten çok akıcı, çok şaşırtıcı, ve geçen yıllarda insanların görgü ve kültür anlayışlarının nasıl değiştiğini görüyoruz. Ben çok beğenerek bir solukta okudum. Tavsiye ederim.

  •   

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.