Silahlara Veda (Ernest Hemingway)


Silahlara Veda (Ernest Hemingway)

O yılın yaz sonlarında bir köy evinde kalıyorduk. Irmakla ovanın arasında dağlara bakan bir köydü. Güneşten kurumuş beyaz çakıl taşları vardı ırmağın yatağında. Gürül gürül akan su duru ve masmaviydi. Evin yanından taburlar geçerdi; askerlerin havaya kaldırdıkları toz ağaçların yapraklarını un gibi beyaz yapardı. O yıl yapraklar erken dökülmüştü. Yoldan geçen askerleri ve rüzgarın döktüğü yaprakları seyrederdik. Yaprakları saymazsak askerler geçtikten sonra yol çıplak bir dönüşürdü.

Ova ürün yönünden oldukça zengindi; ortalık yemiş bahçeleriyle kaplıydı. Ama ovanın ardındaki dağlar çıplaktı ve toprak rengindeydi. Arada sırada dağlarda çarpışmalar oluyordu; geceleri ise top ateşlerinin parıltılarını görüyorduk. Karanlıkta şimşek gibi çakarlardı. Ama geceler serindi, fırtına kopacağı da yoktu.

Ara sıra karanlıkta pencerenin altında top arabalarıyla geçen askerleri duyardık. Yoğun bir gidiş geliş vardı geceleri. Heybeleri cephaneyle dolu katırların, insan taşıyan kamyonların sonu gelmezdi; üstleri yelken beziyle örtülü kamyonlar ise daha yavaş giderdi. Ayrıca büyük toplar vardı; traktörlere takılmış bir durumda, özellikle gündüzleri görürdük bunları. Uzun namluları yeşil dal ve yapraklarla kaplanmış bu top arabalarının üzerleri asmalarla kaplıydı.

  •   

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.