Bir Kutup Ayısının Anıları (Yoko Tawada)


Taleplerinin hiç biri için, “Bu tipik ayıca bir şey,” denemezdi.

Bir Kutup Ayısının Anıları (Yoko Tawada)

Hülyalı bir biçimde kalemimi emmekteydim ki bir telgraf aldım, içinde ertesi günü bir toplantıya katılmam gerektiği yazıyordu. “Sanatçıların Çalışma Koşulları” konusunda tartışılacaktı.

Toplantıların ve konferansların yanı sıra resmi davetlere icabet etmek, sirkin resmi konukları ile ilgilenmek ve iş yemeklerine katılmak zorundaydım. Bu görevler beni gitgide tombullaştırıyordu ve bu, yeni hayatımın tek olumlu yanıydı. Sahnede dans etmek yerine konferans salonundaki rahat koltuğumda oturuyor, sonra yağlı börekleri parmaklıyor, bol malzemeli borç çorbasını içiyor, parlak siyah havyarı kaşıklıyor ve bedenimde yağdan bir servet biriktiriyordum.

../…

Dokuz kutup ayısı gelişlerinden henüz bir hafta sonra bizleri şaşırtacak biçimde bir sendika kurdu. Pankov’a taleplerini dayatırken hiç çekingen davranmadılar ve o, onları görmezden gelmeye kalkınca hızla grev başlattılar.

Kutup ayıları politik konuşmalarını akıcı bir Almancayla yapabiliyorlardı. Ağızlarından, işçi hareketlerinden geldiği belli olan yeni uzmanlık terimleri işitiyordum.

../..

“Babam bizimle yaşamak istedi ama annem onun varlığına katlanamıyordu. Görüş alanına girdi mi kıhlıyordu.” – “Bir dişi ayı için normal midir bu?” – “Eskiden normalmiş belki ama tarihin akışı içinde doğa da değişiyor.”

Buraya kadar kitaptan küçük alıntılar aktardım. Şimdi Arka kapağı aşağıda okuyabilirsiniz. Ben beğenerek okudum. Zaten bu tür kitapları seviyorum. “Ben Bir Kediyim” ve “Topal Viktor” gibi…

Ödüllü yazar Yoko Tawada’dan buluşlarıla benzersiz, yaratıcılığıyla ilham veren bir roman: Bir Kutup Ayısının Anıları. Tawada, düş ile gerçeği ustalıkla iç içe geçiren bu metinde üç kuşak kutup ayısının yaşamlarına bakarak ironiden nasibini fazlasıyla almış, alternatif bir Avrupa resmi çiziyor. Moskova’da yaşayan bir kutup ayısı, yazının sağaltıcı gücünü keşfediyor ve sansürden sürgüne varan insanlık marifetleriyle tanışıyor; Doğu Almanya’da bir kutup ayısı, bir kadına aşık olup ilk öpücüğünü tadıyor; Berlin Hayvanat Bahçesi’nde dünyanın en meşhur kutup ayısı bebek Knut, ilk adımlarını atıyor ve Bir Kutup Ayısının Anıları, bir otobiyografinin nasıl yazıldığını anlatıyor. Kuzey Kutbu’nun ıssız ufuklarından parlak sirk ışıklarına, eski Sovyetler Birliği’nden yeni Berlin’e uzanan bir roman bu; eli kalem tutan üç kuşak kutup ayısının sayfalarında özgürce gezindiği, yazının tüm olasılıklarını zarafetle irdeleyen bir roman.

Gerçeküstü olanı şaşılacak bir hakikat duygusuyla kuşatan, Kafka ve Bulgakov’un klasiklerine göndermeler yapan Bir Kutup Ayısının Anıları, yazının olanaklarını gözler önüne seriyor. Karşınızda: Buz gibi güzel, kalem kadar keskin ve bir kar tanesi kadar eşsiz bir metin.

  •   

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.