İstanbul’dan Ne Haber – Yazılar – (Aziz Nesin)
Sevda Deresi Göksu
Sevda, bütün içliliği, gölgeli hüznü ile Göksu’da akıyor. Burda şortlu, mayolu değil, mahcup ve sessizdir sevda. Az ilerde, plaja giderseniz orda, kumların üzerine yayılmış 1954 modeli sevda sergisiyle karşılaşırsınız.
Küçüksu’da, bu boğucu yaz sıcaklarında bile, yeşil bir serinlik vardır. Saçları dağıtan, etekleri uçuran hırçın boğaz rüzgarı değil; dinlenmiş, durulmuş, salkımsöğütlerin saçlarını taraya taraya süzülmüş bir serinlik… Dere boyunca kayıkta giden çiftler bağırıp çağırmıyor. Ada çamlıklarındaki “yuhiy”, plajlardaki “hello” sesleri yok burda. Bir fısıldaşma, heyecanı nabızlarda çarpan bir duygu, gözler ve eller dilden daha çok konuşuyor.
Dere boyu kayıklar yukarı doğru çıktıkça, kayıklardan biri sulara eğilmiş bir ağacın dalları arasına gizleniyor. Yeşil gölgede kaybolan başların birleştiğini, suların aynasında görüyorsunuz. Bazen kayıklardan biri bir ağaca bağlanıyor. İçinden çıkan iki insan sanki bir vücut gibi, çayırda yürüyüp korulukta kayboluyor.
Bana sorarsanız İstanbul’un en sessiz, başınızı ve gönlünüzü dinlendireceğiniz en güzel yeri Küçüksu deresidir. (Aydabir, 1954)
Dişimiz Kemerimiz Sağolsun
İstimlak mıdır imar mıdır, bilemedik. Şimdi İstanbul’da hangisi var? Gazetelerde her gün boy boy “istimlak sahaları”nın resimlerini görüyoruz. Ama bir de şöyle haberler okuyoruz gazetelerde: “Milletvekilleri İstanbul’daki imar sahalarını gezdiler.” Demek ki kimisine istimlak gibi gelen iş, kimisine de imar gibi geliyor.
Otobüse biniyorsunuz, evinize gideceksiniz. Bir de bakıyorsunuz, otobüs almış başını bir bilinmez yöne doğru gidiyor. Hem de sola gidecekken sağa, ileri gidecekken geriye doğru gidiyor. Şoför mü şaşırdı, ne oldu? Bu otobüs hergün bu yoldan giderken neden bugün yolunu değiştirdi? Yolcular telaşlanıp bağrışıyor. Biletçi açıklıyor işi. Otobüsün hergün gittiği yolda istimlak varmış. Otobüs dönüp dolaşıyor. Herzaman onbeş dakikada varırdınız. Şimdi bir saattir otobüstesiniz. Otobüs şehri dolanıp duruyor. Kendine bir yol bulacak da çıkacak…
Dolmuşa biniyorsunuz. Filan yere gideceksiniz. Araba gideceğiniz yerin tersine, almış başını gidiyor.
- Aman Bay Şoför, ben Mersin’e dedim siz tersine gidiyorsunuz. Kardeşim, politika yapmıyoruz, eve gideceğiz.
Şoför,
- Orası istimlak ediliyor da… diyor. (Ulus, 7 Eylül 1958)
Yazarın farklı tarihlerde farklı gazete ve dergilerde yayınlanan yazılarından derlenmiş kitabın iki yazısından kısa alıntılar yaptım. Kitabın tamamı İstanbul ile ilgili 237 yazısından oluşuyor. Aziz Nesin’e Özlem ve Saygıyla…
Arka kapakta da Cennetin Anahtarı adlı yazısından bir bölüm: Bizde zengin olmanın pekçok yolu var. Ama bu yolların hiçbiri de çalışarak zengin olmak değildir. Zaman zaman zengin olmanın modaları çıkar. “Nüfuz ticareti” bunların en başında gelir. Siyasi nüfuzu olan biriyle kız alıp vererek akraba olmak; iktidara alkış tutmak; hiçbir ilkesi olmamak; “partiden partiye salla yemeni…” Daha bisürü zengin olma yolu vardır. Günümüzde en yaygın olanı, bir arsa sahibi olmaktır. Nerde “imar” yapılacağının kokusunu alıp da orda ucuza arsa kapatmak, az kazançlı iş midir?
Şimdi biz, hiçkimse duymadan Boğaz köprüsünün ayaklarının nerelere atılacağını gizlice öğrenebilseydik de, oralarda üçer-dörder liradan arsa kapatıverseydik… Efendim? Milyoner olmuş gitmiştik. Hem memleket “imar” olur, hem biz “mamur” olurduk.